0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » İZZETLE DİRENİŞ VE ZAFER İMAM-I AZAM RA

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
muhammed yusa su an offline muhammed yusa  
İZZETLE DİRENİŞ VE ZAFER İMAM-I AZAM RA

944 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.03.2005
En Son On: 07.06.2007 - 21:48
Cinsiyeti: Erkek 
Hoyratça kırbaçlanan adam taviz vermiyor, onurlu tutumunu tüm işkencelere rağmen koruyordu. Sırtında kızıl kızıl kamçı izleri, vücudunda yer yer çürükler görülüyordu. Zindancıbaşının kamçı sallayan kolları yorulmuş, nefes nefese kalmıştı. Biraz dinlenmek ihtiyacı hissetti.

- Ey Ebu Hanife, dedi yerde inleyen adama. Sanma ki sana merhametimden durdum. Yorulduğum için ara veriyorum.

Tekrar yaklaşıp bir tekme savurdu. Loş ve karanlık hücreden çıkıp kapıyı kapattı.

Bağdat'ın bu eski zindanı küf kokuyordu. Her taraf yosun tutmuş, havasızlıktan geçilmiyordu. Üzerlerine yıllardır kapısı açılmayan mahkumlar adeta çürümüşlüğe terk edilmiş bir halde, derinlerden gelen seslerle inliyorlardı. Bu mekandan merhamet kovulmuş, merhametsizlik her tarafa sinmişti.

Ağır adımlarla uzun dehlizlerden geçen zindancıbaşı, Ibn-u Hubeyre'nin huzuruna çıktı.

- Nasıl, dedi ibn-u Hubeyre, kabul ettiremedin mi?

düzenli kırbaçlıyor, dövüyorum, ama hala inatla direniyor.

Düşünceliydi vali, bir yolunu bulmalı kabul ettirmeliydi. Yoksa diğerleri de ona bakıp cesaret alabilirdi.

Ya kırbaçlar, kırbaçlara dayanıyor mu?

- Efendim dedi zindancıbaşı. Eğer böyle devam edersek korkarım elimizde kalır.

- Yaa! Pekala sen git. Bir yolu olmalı dedi

içinden, tahtından indi. Bir yolu mutlaka olmalı.

Birden aklına bir fikir geldi "neden olmasın" dedi. Yaverini çağırttı.

- Bana fakihleri toplayın, hazır olduklarında beni çağırın.

- Emredersiniz efendim. Bir araya gelen fakihlere hitap ediyordu ibnu Hubeyre

- Biliyorsunuz ki Ebu Hanife teklifimizi kabul etmiyor. Aslında gönlüm onu bırakmak istiyor. Fakat siz de şahitsiniz ki ben o gün bir yemin ettim. Yeminimi bozamam. Ebu Hanifeye gidin. Bizi yeminimizden, kendini de zindandan kurtarsın.

Korkunun sindirdiği fakihler;

- Hay, hay! dediler. Sayın valimiz istiyorsa elbet gidip konuşuruz.

Zindancıbaşı yorulup Ebu Hanife'yi bıraktıktan sonra kendinden geçen Imam, ayılmıştı. Ume lime olmuş sırtı ızdırap veriyordu. Acı her tarafını kuşatmış, her zerresine rahatsızlık veriyordu. Fakat yüreği ferahtı imamın. Gönlü hür, vicdanı rahattı. Bir zalimin zulmüne ortak olmamıştı.


Zorlukla doğrulmaya çalıştı. Tüm gücünü seferber ederek taş zemine oturdu. "Asla" dedi içinden. "Nefes aldığım sürece asla zulmüne ortak olmayacağım ey Ibn-u Hubeyre."

Gözleri hücresine sızan ışık hüzmesine takıldı. Neydi bu yaşadıkları? Niçindi bu kadar işkence? Yaşadıkları, tekrar yaşıyormuşcasına gözünde canlandı:

Emevi valilerinden Ibn-u Hubeyre'nin sarayı, ihtişam ve şatafatıyla göz dolduran bir konak... Huzurun ancak burada bulu

nacağı düşünülen afili bir yapl...Ama içindekiler hiç de huzurlu değildi.

Ibn-u Hubeyre yaverine emirler yağdırıyordu:

- Irak'ın tüm fakihlerini derhal huzuruma toplayın!

- Emredersiniz efendim.

Rahatsızlığı ruhunun derinliklerinde hissedilen Ibn-u Hubeyre kaftanı içinde bir o tarafa bir bu tarafa gidip geliyor, ince hesaplar peşinde koşuyordu. "Hepsini sınamalı" dedi içinden. "Ibn-u Ebu Leyla'yı, ibn-u Şubrumeyi, Davud bin Hindi ve... hele Ebu Hanifeyi... o yok mu o Ebu Hanife... Her birine bir görev yüklersem, kendime bağladım demektir. Kabul etmezlerse... Onlar bilir..."

O gün Irak fakihlerinin önde gelenleri sarayda bir araya getirildi. Ibn-u Hubeyre Ebu Hanife dışında her birine bir

görev teklif etti. Maksat Emevi idaresine bağlılıklarını sınamaktl
Kimi canından, kimi kanından çekindi. Verilen görevleri kabul etti.

Şimdi sıra Ebu Hanifedeydi. "Onu da bağladım mı iş tamamdır" dedi içinden. Vakarlı ve izzetli bir duruş sergileyen koca imama baktı.

- Ey Ebu Hanife, dedi. Görüyorsun

ki herkes hanedanımıza bağlılığını tescil etti. Gönlümüz şundan yanadır ki teklifimizi kabullenesin.

Başını doğrultup suskun tavrını bozmadan Ibn-u Hubeyre'ye "neymiş teklifiniz" dercesine bakan Ebu Hanife, cevap vermedi.

- Mührümün, dedi Ibn-u Hubeyre, sende olmasını istiyorum.Etraftan "000" sesleri yükseldi. Herkes hayretlerdeydi. Bu büyük bir makamdı. Ibn-u Hubeyre devam etti:

- Tüm işlerim senin imzandan geçecek; imzalamadığın hiçbir yazı işleme sokulmayacak. iznin olmadan Beytülmaldan çıkış yapılmayacak... Evet ne diyorsun?

- Asla dedi şiddetle, asla bu görevi kabul edemem.

Hiddetlenmişti ibnu Hubeyre. Neşesi kaçmış, öfkeden deliye dönmüştü. Buradaki tüm fakihler verilen görevleri kabul ediyordu da buna ne oluyordu.

- Allaha andolsun ki seni döveceğim. Bu görevi kabul etmezsen seni kırbaçlayacağım.

Hırsla teşrifat salonunu terk etti. Köpürüp hiddetlenen valinin arkasında bakakalan herkesi bir korku sarmıştı. Dediğini yapardı ibn-u Hubeyre. Onu tanıyor, onu biliyorlardı.

Tüm fakihler Ebu Hanife için endişelenmişti. Hemen etrafını sardılar. Hazır vali yokken onu ikna edip yumuşatmalı, gazabından korumalıydılar.

-Allah için dedi biri Ebu Hanife'ye, kendini tehlikeye atma. Sana öğüt veriyoruz. Senin kardeşleriniz. Sen de biliyorsun ki hiçbirimiz bu görevlerden hoşnut değiliz. Fakat başka çaremizin olmadığını görüyoruz.

Herkes aynı meyanda konuşuyor, imam'ı iknaya çalışıyordu. Vakar sahibi olan Ebu Hanife bakışlarını üzerlerinde gezdirdi.

- O adam, dedi valiyi kastederek, benden Vasıt Mescidi'nin kapılarını dahi saymamı isteseydi yine de kabul etmezdim. Nasılolur da benden boynu vurulacak bir adamın yazısını imzalamamı istiyor? Allah'a yemin olsun ki bu işe ebediyyen bulaşmam!

Görevalmayı tüm ısrarlara rağmen kabul etmedi. Ibn-u Hubeyre'nin zulmüne ortak olmadı. Bu direnişi karşısında valinin tutumu sert oldu.

-Yemin ettim dedi, yeminimi bozamam, atın onu zindana.


***

Yaklaşan ayak sesleriyle daldığı düşüncelerinden sıyrıldı. Hücresinin kapısında beliren zindancıbaşı her zamanki gibi yalnız değildi. Yanındakileri tanımıştı. Irak'ın meşhur fakihleriydi bunlar. Fakat neden buradaydılar.

Açılan kapıdan içeri giren grup imama baktı. Günlerdir işkence gören bir insanla karşılaşan fakihler, içten içe üzülüyorlardı. Buraya geldiklerinden beri şahit oldukları manzaralar ve zindanın ürkütücülüğü onları yeterince sindirmişti. Kimbilir ibn-u Hubeyre'nin, fakihleri Ebu Hanifeye göndermesindeki gayelerden biri belki de buydu. Yani siz de verdiğim görevlerden kaçınırsanız Ebu Hanifenin akibetine uğrarsınız...
Yüzlerdeki ifade bu mesajın yerine ulaştığını gösteriyordu.

- Ey Ebu Hanife, dedi içlerinden biri. Bak ne hallere düşmüşsün, vazgeç bundan. ibn-u Hu


beyre bizi sana ettiği yeminden kendisini kurtarman için gönderdi. Gel! Daha fazla işkence görmeden bu teklifi kabul et. Yazık etme kendine.

Gördüğü onca işkenceye rağmen pervasızdı

Ebu Hanife:

- Asla, dedi. Asla kabul edemem. Onun zulmüne ortak olmam.

Aralarında fısıldaşan fakihler, hem Ebu Hanife'ye acıyor, hem de içten içe takdir ediyorlardı. Zira zulme rıza göstermeyip boyun eğmemiş, onurlu bir direniş sergilemişti.

- Öyleyse, dedi bir diğer fakih. Görevi reddetmek yerine, ileride kabul edeceğini söylesen... Böylece işkenceden de kurtulursun; vali de seni bırakır.

- Bu sizin fikriniz mi? Yoksa o mu teklif ediyor?

- Şey! Bak biz aracıyız. Bunu kabul etmen senin içindir. Çünkü seni serbest bırakmak için vali bunu kendine bir gerekçe olarak kabul edecek.- Onun zulümlerinden hiç birinde imzam olmaz. Beni serbest bırakıp bırakmaması da onu iigilendirir.

Elleri boş bir şekilde vali Hubeyre'nin huzuruna dönen fakihler grubu, ibn-u Hubeyre'yi bekler buldular. Yüzlerde beklentisini bulamayan ifadelerin anlamını okumakta gecikmedi. Umutsuzca sordu:

- Yine red etti öyle mi?

- Evet sayın vali m kabul etmedi. - Ikinci teklifide mi?

- Onu da efendim.

"Her gün bu şekilde kırbaçlanırsa elimizde ka

lacak. Zaten halk onun tutuklanmasından bu yana huzursuz. Daha fazla huzursuzluk aleyhimize olabilir. Karşılıksız bırakırsam, daha çok fayda göreceğim muhakkak. Anlaşılan inadından vazgeçmeyecek. "

Düşüncelerinden sıyrılan ibn-u Hubeyre:

- Madem, dedi. Ebu Hanife verdiğimiz görev

leri kabul etmiyor, biz de bize yakışanı yaparız.. Zindancıbaşı, onu serbest bırak!

Herkes şaşkındı. Bu, beklenmeyen bir karardı. Fakat onda izzetin ve ilmin şerefi adına kazanılan bir direniş, bir zafer vardı. Hiçbir işkencenin, hiçbir zindanın galebe çalamayacağı bir izzet, bir şeref, bir direniş, bir zafer...

SELAM OLSUN BÜYÜK İMAMA
wesselam
Ekleme Tarihi: 17.05.2007 - 10:41
Bu mesajı bildir   muhammed yusa üyenin diğer mesajları muhammed yusa`in Profili muhammed yusa Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1293 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
hicran_50 (37), usri_yusraa (37), DÝYARBAKIR.. (33), ahmet_erdogan33.. (38), eryal (62), ((-AySeNuR-)) (29), Memet (43), berfo2004 (44), HÜKÜM (54), nerro_22 (34), engin03 (39), cenngiz (55), apo28 (41), KalbiGüzelKiz (41), ismail36 (38), hakikat_nuru (46), gencolhan (48), roket (39), yasarozdemir (44), harbi (55), yusuf_k9 (44), bhdr_84 (40), tugbali (37), orhan yurt (53), mehmet balaca (43), Mehmet Balaca (43), serkantokmak (49), rabiaaslan (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.59241 saniyede açıldı