|
|
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193 |
|
|
|
|
|
Ekleyen |
|
|
BİR ŞEHİT ALİM.... SEYYİD KUTUP....... |
|
|
944 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 13.03.2005
|
En Son On: 07.06.2007 - 21:48
|
Cinsiyeti: Erkek
|
|
SEYYİD KUTUP (1906 - 1967)
Hacı ibrahim Kutub'un oğlu olan Seyid Kutup,1906'da Asyut kasabasına bağlı Kalıa
köyündedünyaya geldi. Babası köyde, sayılan bir kişi veVatan Partisinin bir üyesi
olarak bilinmekteydi.O zaman bu partinin başkanlığında Mustafa Ka-mil vardı. Hacı
İbrahim Kutup ziraatla uğraşır,elde ettiği mahsulün bir kısmını satar bir kısmını
da fakirlere infak ederdi. Annesi ise çok mütedeyyin ve asil bir aileye mensup
birisiydi. Seyyid Kutub'a terbiyesiyle, sevgi ve şefkatiyle çok tesir etmişti.
Seyyid Kutup'un Hamide ve Emine adlı iki kızkardeşiyle Muhammed adında küçük
bir de erkek kardeşi vardı. Daha Kahire'de okurken babasını kaybedince, annesinin
ve kardeşlerinin bütün mesuliyetleri onun üzerine yıkılmış oluyordu. O bu durumdan oldukça sıkılmıştı. Bu sıkıntıdan biraz olsun kurtulmak için, annesini
Kahire'ye taşınmaya razı eder ve Kahire`ye taşınırlar.1940'da annesinin ani vefatı
Seyid Kutup'u oldukça etkilemişti. Kendisini. hayatta yalnız hissetmeye başlar. Bu
konudaki duygularını bizzat kendisi bazı kitaplarında anlatmaktadır.
SEYYİD KUTUB'UN HAYATININ DÖNEMLERİ
Seyyid Kutup'un hayatını dört ana bölümde toplamak mümkündür. Bunlardan
birincisi doğumundan 1919'a kadar olan bölüm. Seyyid Kutup bu devrede babasının
itinalı dini terbiyesi altında yetişmişti. Bir tarafta köylerindeki medreseye devam
ederken bir taraftan da babasının özel terbiyesindeydi. Daha on yaşına gelmeden
Kur'an-ı Kerim'in tamamını ezberlemişti.Seyyid Kutup'un hayatındaki ikinci dönem
ise 1920 ve 1939 arasındaki zamanı içermektedir. Bu dönemde Kahire'ye giderek
liseyi bitirir ve üniversiteye "Darul Ulum"a girer. Darul Ulum'a girmesindeki
maksadı arap dilinde ihtisas sahibi olmaktı. Kardeşi Muhammed Kutub'un "Küçük
Çığlıklar" adlı kitabının önsözünde de anlattığı gibi Darul Ulum'da dört sene
okumuştu. Burada okutulan dersler ise Tarih, Coğrafya, Arap edebiyatı, İngilizce,
Sosyaloji, Matematik, Fizik, Felsefe ve dini ilimlerdi.Seyyid Kutup'u okutan
hocaların başında ise Mehdi Allame geliyordu. Bu zat Seyid Kutup'un "Şairin
hayattaki görevi" kitabının ön sözünde şunları diyor: "Seyyid Kutup'un benim
talebem olması bana çok büyük bir mutluluk veriyor. Eğer hayatta benim ondan
başka talebem olmasa bile onun varlığı mutluluk olarak kafidir." Darul Ulum'dan
mezun olduktan sonra Milli Eğitim Bakanlığında müfettiş olarak görev alır.Fakat bir
yazar olarak görevini daha iyi yapabilmek için görevde fazla kalmayarak istifa eder.
Bu sıralarda hemen hemen her konuda kendisini yetiştirmek için okumaya daldığını
görürüz. Özellikle arapçaya çeşitli dillerden çevrilmiş eserleri incelemekte ve
değerlendirmeye tabi tutmaktaydı.
Çok geçmeden Seyyid Kutup da tıpkı Taha Hüseyin, Abbas Mahmut Akkad ve
Mustafa Sadık Rafı gibi harika bir yazar,olarak ortaya çıkıyordu.Onun yazıları da
tıpkı ötekilerinki gibi aynı gazete ve dergilerde yayınlanmaya başlamıştı.Seyyid
Kutup'un hayatının üçüncü merhalesini ise 1939 ile 1951 yılları oluşturmaktâdır.
Bizim görüşümüze göre bu dönem aynı zamanda Seyyid Kutup'un İslâmi
düşünceye dönüşünün de bir başlangıcı oluyordu. 1939'da "El-Muktatif' dergisi
O'nun "Kur'an da Fennî Tasvir" adlı bir makalesini yayınlamıştı. Seyyid Kutup bu
yazısında bazı ayetlerden örnekler vererek Kur'an'daki sanatsal güzellikleri ve onun
üstün icazını ortaya koyuyordu.Bu yazısıyla aynı zamanda Kur'an'da icaz olayını
inkar eden Akkad'ın görüşlerinden de ayrılmış oluyordu. 1945 yılında aynı konuda
iki kitap yayınladı.
Seyyid Kutup bu kitaplarının, almış olduğu dini terbiyenin bir semeresi olduğunu
açıkça itiraf etmekte, Kur'an'ın uslubu ve harikalığıyla kendisini uyandırdığını kabul
etmektedir. O'na göre ilmi Kelamın uslubu olan cedel, dinde pek neticeye
götürmemektedir. Çünkü akıl Kur'an'ın inceliklerini ve harikalıklarını tam olarak
anlamaktan acizdir. Arkasından "Sahrada" adlı bir kasidesini yayınlayan Seyyid
Kutup, burada her şeyin bir tertip ve ölçüye göre yaratıldığını anlatmaktadır.
1946'da "İşte Sahtekarlık" diye bir kitabı daha yayımlandı. Bu kitabında Abdullah
Ali el-Kasımı ile iki konuda tartışıyordu. Bunlardan birisi "İnsanın yaratmak
konusundaki gücü" ikincisi ise "İnsanın dinlere inanmasıydı". Akkad ve onun
gibileri makalelerinde genelde Abdullah Ali'nin kitabını, dolayısıyla fikirlerini
medhederken Seyid Kutup şiddetle tenkit ediyordu. Çünkü Abdullah Ali dinin
hayatın gerçeklerine ters olduğunu, dine tabi olanların gerilediklerini, özellikle
İslâmın insanı gerilettiğini savunu yordu. İşte bundan dolayı Seyyid Kutup
Abdullah Ali'nin demogojilerine yazdığı kitapda hücum ediyor, tenkit ediyor ve
onları çürütüyordu.
7 Ekimn 1946 da Seyid Kutup'un İslâmi fikre başlangıç olarak değerlendirilen
"Konum Dersleri" adında bir makalesi daha yayınlanmıştı. Seyyid Kutup bu
makalesinde Mısır'ın toplum yapısının,siyasi, ahlaki ve sosyal yönlerden tenkidini
yaparak, müslümanları çalışmaya çağırıyordu. Toplumun ıslahı için ne yapılması
gerekiyorsa müslümanların yapmak zorunda oluşunun Kur'an'ın emri olduğunu
söyleyen Kutup delil olarak Allah'ın şu ayet-i kerimesini gösterip tefsirini yapı-
yordu: "Sizden iyiliği emreden, kötülükten sakındıran, bir topluluk olsun. İşte asıl
kurtuluşa erenler onlardır. "
İSLAMA DOĞRU YÖNELİŞ.
21 Ekim 1946 bu günkü medeniyeti tenkit ederek onun manevi değerlerden
soyutlanmış, sadece maddi bir medeniyet olduğunu delillerle açıklıyordu. 1948'in
sonlarında ise "İslâmda Sosyal Adalet" kitabını yayımladı. Kutub bu kitabında
insanlığın arzu ettiği gerçek sosyal adaletin İslâmda olduğunu ve hakiki adaletin
Kur'an'ın gölgesinden başka hiç bir yerde olmadığını açık açık anlatarak hayatın
her alanında olduğu gibi edebiyatın dahi İslâmi ölçülerden kaynaklanması gerektiğini
vurguluyordu.
1949'da Amerika'ya giden Kutub iki buçuk yıl kaldı. Amerika'da kaldığı bu müddet
içersinde Mısır'daki arkadaşı Tevfik el-Hakim'e gönderdiği mektuplarda Amerikan
toplumunu ve medeniyetini devamlı olarak tenkit ediyordu. Çünkü ; bu medeniyette
ruhi değerlerden hiç bir şey yoktur,diyordu. Aynı mektuplarında "El Melik" adlı
kitabını da tenkit ediyordu. Çünkü Kutup bu kitabı İslâmi fikirlerle yoğrulmadan
çok önce yazmıştı.
İşte Seyyid Kutup arkadaşına yazdığı mektuplarda bu kitabınin tenkidinde,
"keşke kitabın konusu Yunan felsefesine göre değilde, İslâmi ruhla yazılmış
olsaydı. İnşallah gelecekteki konular,hayata, kainata ve insana özel bir bakış açısı
olan İslâmdan kaynaklanır" diyerek temennilerini de bildiriyordu. Buna göre
diyebiliriz ki Seyyid Kutup'un bu tarihten sonra edebiyata bakış açısı
değişmiştir.Çünkü hayatının önceki dönemlerine baktığımızda edebiyatı din ile ilgisi
olmayan bir güzellik olarak değerlendirmekteydi. Fakat şimdi her şeyin olduğu gibi
edebiyatın da tüm konularını doğrudan doğruya İslâmdan alması gerektiğini
söylemektedir.
1951 ile 1965 yıllarını kapsayan zaman parçası ise hayatındaki dördüncü merhaleyi
oluşturuyordu. Kutup bu dönemde edebiyattan tamamensıyrılarak İhvan-ı Müslimin
teşkilatına katılmıştı. Abdulhakim Abidin'in anlattığına göre Seyyid Kutup artık
İhvanın bir fikir elemanı olmuştu.Gerçi yönetici olarak Ihvanda hiç bir makamı
yoktu ama iyi bir müntesip olarak İhvanın gazetelerinde ve dergilerinde halkı
devamlı olarak İslâma davet ediyordu. Bir ara, 1954'deki tutuklanmasından önce
"İhvan-ı Müslimin" adlı gazete de yazı işleri müdürlüğü yapmış, orada yazdığı
yazıları bir araya getirerek birçok kitaplar oluşturmuştu.Bu kitaplardan birkaçını
burada zikretmeden geçemeyeceğiz:
1- İslâm ve Dünyaya bakış
2- İşte Din Budur
3- İstikbal İslâmındır.
Kutup ayrıca İhvan-ı Müslimin gazetesinde din ile devlet işlerini birbirinden ayırarak dini siyasetten uzak
tutan laik düşünceyi de şiddetle tenkit eder, siyaset başkadır, din başkadır sloganının bir hikaye olduğunu
söyliyerek İslâmda böyle bir şey olmadığını haykırır. Çünkü Seyyid Kutup "İslâmın kalplerde bir inanç ve
hayat için bir kanun olduğunu" vurguluyordu.Ezher üniversitesinin Kur'an-ı Kerim'i tefsir etmede taklidi
tutumunu da açıkça tenkit eden Kutub bu konuda şöyle diyordu:
"Bu gün bütün dünya sosyalizm ve kapitalizm gibi belirli sosyal fikirlerin peşinde gitmektedir.Onun için
Ezher üniversitesi İslâmi kültürü her yönüyle halka götürmelidir. İbadette, inanç ve hayatın her alanında,
İslâmın kendisine has, her türlü noksanlıklardan uzak ölçülerinin olduğunu izah etmelidir. İster siyasette
olsun, ister iktisatta ve ister cezalarda olsun İslâmın hayatın her konusu için ölçüler koyduğunu anlatmalı
ve İslâmı günlük hayata hakim kılmak için çalışmalar yapmalıdır.
SEYYİD KUTUB'UN ŞEHADETİ
Seyyid Kutup İslâma inanmış ve inandığı davanın gerçekleşmesi için de bir çok çalışmalar yapmış
büyük bir mücahitti. 27 Kasım 1954'de, İhvan-ı Müslimin Mısır devlet başkanı Cemal Abdunnasır'a
suikast girişimiyle itham edildiğinde Seyyid Kutup'da İhvan-ı Müslimin saflarına katılmıştı.Bundan dolayı
İhvan-ı Müslimine mensup birçok müslümanla birlikte Seyyid Kutup'da tutuklandı. Yapılan yargılamanın
neticesinde Seyyid Kutup'a ağır işlerde çalıştırılmakla birlikte on beş sene ağır hapis cezası verildi. Artık
Seyid Kutup Kahire'den bir kaç km. uzakta "Limanneze" hapishanesinde yaşamaya başlamıştı. On sene
hapis yattıktan sonra o zamanın Irak devlet başkanı Abdusselam'ın Abdunnasır'ı ziyaret ederek Seyyid
Kutup'u serbest bırakmasını istemesi üzerine Kutub 1964'de serbest bırakıldı.Hapisten çıkan Kutub
1965'de "Yoldaki İşaretler" adlı kitabını yayımlayınca tekrar tutuklanır.
Bu tutuklamada yine İhvan-ı Müsliminden bir çok müslüman vardı. Gerekçe olarakta İhvan-ı Müsliminin
devlete karşı darbe girişimini ileri sürerek İhvanı ve Seyyid Kutup'u darbecilikle itham ediyorlardı.
22 Ağustos 1966'da Seyyid Kutup'a idam cezası verildiğinde, Assam el Attarin kitabında anlattığına
göre Kutub bu kararı tebessüm ve Allah'a kavuşmanın verdiği büyük bir mutlulukla karşılamıştı.
Muhammed Ali Eenna'nın dediğine göre Seyyid Kutup'un asılmasına asıl sebep Yoldaki İşaretler adlı
kitabı idi.
Seyyid Kutup'a verilen bu idam kararı, İslâm alemine yayıldığında Pakîstan'da Karaçi içinde Cemaati
İslâminin mepsupları tarafından bir yürüyüş tertiplenmiş ve olay kınânarak Abdunnasır'dan kararı yeniden
gözden geçirmesi istenmiştir.
Ayrıca yine Pakistan'da "Meclisi Nizami İslâm", "Cemaati İslâmi", "Cemaati Avami"de bu kararı aynı
şekilde kınamışlardı. Diğer taraftan İngiltere'de Rabitatül İslâm, Lübnan'da "Cemaatı İslâm" teşkilatı,
Ürdün'de birçok dini şahsiyetler, Sudan'da Seyyid Allal El Fasi ve İstiklal partisi başkanı Ahmet el-Hatib,
Irak'taki Rabıtanın başkanı Şeyh Emcek Eczzehavi ve bir çok İslâm alimleri Abdunnasır'ı bu kararından
dolayı kınamış ve vaz geçmesi için ikaz etmişlerdi.
Bütün bunlara rağmen 9 Ağustos 1967 sabahı Lübnandaki "Ennebar"gazetesiyle Mısır'daki "Elehram"
gazetesi idam haberini şu cümlelerle veriyorlardı.
"...Çelik miğferli askerlerden bir grup hazırlanıp, ağır silahlar artırılarak Kahire hapishanesinin etrafinda bir
hisar oluşturuldu. Gazetecilerin hapishaneye girişi yasaklandı. Seyyid Kutup idam edildikten sonra da
gazetecilerden bölgenin terk edilmesi istendi."Seyyid Kutup bir çok kıymetli kitap yazmıştı.Başta Kur'an-ı
Kerimin bir tefsiri olan "Fizilal-i Kur'an" olmak üzere hemen hemen her konuda
eseri vardır. Özellikle İslâmi konularda, edebiyat ve eğitim konularındaki eserleri daha çoktur.Bunlardan
hemen hemen hepsi de türkçeye çevrilmiştir.
Allah ondan ve onun gibi mücahidlerden razı olsun.
wesselam
|
Ekleme Tarihi: 26.05.2007 - 16:02 |
|
|
seyyid kutubı 21.yyılda anlamak. |
|
|
66 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 03.04.2007
|
En Son On: 07.06.2007 - 14:49
|
Cinsiyeti: Erkek
|
|
muhammed yusanın bu yazısını büyük bir zevkle ama içimde kopan binbir feryatla okudum.islama olan kin ve akılalmaz iftiralar her zaman yeni değerler üretmeye çalışan alimleri vurmaktadır.peki sebeb nedir?
bu düşmanlık niye? dinimizi terör dini haline getirmeye çalışanlar hiçmi düşünmüyorlar.ALLAH hangi vaadini tutmadı ki bu inkarcılara verdiği cehennem vaadini tutmayacak.islam düşünme dinidir.aramak bulmak ve bulduğu bilgileri kardeşlerimizle paylaşma dinidir.herkesin korktuğu gibi gerçek islam insanlığı hiçbir zaman geriletmemiştir.hepimiz biliriz ki ilk ayet oku dur.bu hangi kutsal kitapta var.dini kendi rant aracı olarak görmek isteyenler ileride daha korkunç fitnelere sebeb olacaklardır.
seyyid kutup dönemindeki alim geçinenlerle mücadelesinde çeşitli iftiralara uğradığı kesin gözüküyor.şimdiki medyanın ılımlı islam denilen saçmalıkların versiyonlarından biriydi onu idama ve şehadete götüren.size soruyorum islamın temelinde şiddet mi varda ılımlısı serti olacak?bir insana sen şu görüşü paylaştığın için bizden değilsin lafı vb.ne bile karşı olan bir din nasıl şiddet içerebilir.yazık bu insanlara ki kanını akıttığı onca masumunda günahlarını üstlerine almaktadırlar.
önümüzde dağlar gibi sorunlar varken ülkemizin düştüğü acziyete bakın.c.başkanı eşi türbanlı olursaç.kayaya çıkar mı çıkamazmı?alın size çok bilinmeyenli denklem sorusu.ülke insanının erozyana uğrayan rencide edilen imanını nasıl tamir etmeyi düşünüyorlar.kendilerini ingiltere parlementosundamı zannediyor bunlar.yoksa fransada mı.bunu diyenlerde çocuk değil.yaşını başını almış koca adamlar.tamam bazı şeyleri kabul etmiyorsunuz saygı denen şeyi ne zaman unuttunuz?k.savaşının ölümsüz simalarından sütçü imamın niye düşmana kurşun sıktığını bilmez gibi konuşuyorsunuz.veyahut atatürkün boşandığı eşi latife hanımın baş örtülü olduğunu ve paşanın eşini devlet işine karıştığı için boşadığını başörtüsü için değil.gerçekten yazık.seyyid kutubu ben bu açıdan değerlendirmek istedim.
|
Ekleme Tarihi: 28.05.2007 - 15:06 |
|
|
|
|
|
Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
zec (53), yesil07 (39), volkansav52 (40), bebecik1974 (50), mcamlica (38), serdar414 (47), musoylemez (56), KalpYapalim (32), gurbat (62), yasen (47), yilmaz (63), kenzularsh (40), srknsrt (51), puma (54), mazpolat (67), pskofb (38), akaasa (49), oguzy (74), arkadasim (51), Mecnun2000 (55), sarenge (44), SarCopTeS (43), halil40 (36), belan08 (47), halil_10 (37) |
|
|
|
|
|
|